21 Ağustos 2015 Cuma

KIZ ÇOCUKLARININ DNA'SINA PEMBE KODLANIYOR MU?

İki kızım var. Kendilerinden memnunum:))) Yani beni çok da fazla yormuyorlar. Teknik olarak süper anne havalarına girip ay hiç sormayın hayatımı onlara adadım diyebilirim. Fakat yalan söylemiş olurum. Sanırım öyle internet anneleri gibi rol model bir anne değilim. Tabiki bu onları sevmediğim anlamına gelmiyor. Elbette çok seviyorum. Amaaa  sanırım benimde  bir hayatım var. Adanmışlık duygusunu pek anlamıyorum. Hayatı onlara göre kurgulamak pek de bana göre değil sanırım.Ortak paydada hepimizin mutlu olabileceği bir hayatı tercih ediyorum.Mesela yemek yemediklerinde ölüp bitmiyorum.Çocuk işte acıkınca yer( Sağlık problemi yoksa tabi ).Düştükleri zaman ay demiyorum, azıcık kan iyidir diye düşünüyorum.Kişisel bakımlarında yardım etmeyi tercih etmiyorum. İnatla kendilerinin yapmasını bekliyorum. Tabaklarını kaldırmıyorum. Tezgaha bırakmalarını bekliyorum. Anlayacağınız örnekleri çoğaltmak mümkün. Ben kısa tutayım lanet bir anne modeliyim sanırım.Gelelim asıl konuya bu pembe renk kız çocuklarının dna larına kodlu mu? İnatla pembe renkli kıyafet tercih etmememe  rağmen belli bir dönemden sonra bu pembe ısrarı nedendir. Anlamakta güçlük çekiyorum. Sanırım renk seçiminde genetiğin çok az payı vardır diye düşünüyorum.Çok eski zamanlardan beri kadın ve erkeğe yüklenen cinsiyet rollerinin bugüne kadar taşınmış olması ve bu pazarı bilen üreticinin bu geleneği sürdürmesine bağlıyorum(Sanrım bir yerlerde böyle birşey okumuş olmalıyım). Ben inatçı bir anneyim. Hala ısrarla pembe renk tercih etmiyorum. Ama bu savaşın kazananı sanırım kızlar olacak. İtiraf ediyorum. Pembe kumaş aldım. Yakında bir şeyler dikerim. Rol model anne olamasam da benimde kızlara karşı zaaflarım var. Sanırım beni değiştirecekler:))) 

Gelelim pembe olmayan kıyafetimize



Kumaş keten. Modeli pinterest de gördüm, çok beğendim.Kalıbını çıkartmak kolay. Sanırım herkes için kolay uygulanabilecek bir model.



































Sevgiyle kalın

20 Ağustos 2015 Perşembe

DİKİŞ İYİDİR İYİ


Ben dikiş dikmeyi youtube dan öğrendim.Neden yazıya bunu yazarak başladım? Hemen açıklamak istiyorum. Bundan önce yaşadığım yer çok küçük olduğu için, dikiş kursu orada yaşayan halkın pek de talep ettiği bir şey değildi. Dikiş kursu yerine nakış kursunu tercih ettiklerinden halk eğitim merkezi nakış kursu açmayı tercih ediyordu. Malum kızlar evlenecek. Onlara çeyiz lazım. Bindallılar işlenecek. Havlu çok önemli( Bir türlü anlayamadığım bir şey ,insan o kadar süslü  havluyla nasıl elini yüzünü kurular. Yüzüne batmaz mı. Kafamda deli sorular).Sonra o kenara konan fiskos masası çok önemli. Ha bu arada çarşaf .nevresim onlara danteller geçirilecek. Anlayacağınız bunlar çok daha önemli talepler. Benim dikiş öğrenme isteğim öyle bir kenarda uzun müddet bekledi. Sonra bir gün youtube denilen o güzelim sitenin güzelliklerini keşfettim.Evet gelelim konunun ana fikrine yabancılar bilgi paylaşımı konusunda bizden daha bonkörler. Biz Türkler bu konuda biraz benciliz. Bilgiyi paylaşmaktan sakınıyoruz. Diğer insanların öğrenmesini pek de fazla istemiyoruz. Ya da bunun için fazlaca para talep ediyoruz. Ve de azıcık kıskan cız. Egomuz bizi fazlaca kontrol ediyor. Kendi yaptığımız herhangi bir ürünü, başka biri  yapınca bundan şikayet ediyoruz.deneyen kişiyi hırsızlıkla suçluyoruz. Tekrar ve taklit edilmekten hoşlanmıyoruz. Biricik olmak istiyoruz. Biricik olmak isterken ürettiğimiz ürünü başka yabancı bir siteden taklit ettiğimizi unutuyoruz.Benim düşünceme göre bilgiyi paylaşmak ve bundan sakınmamak gerek. Deneyen insanları takdir etmeli. Çünkü her denemede kişi ürettiği ürüne kendinden mutlaka bir değer katıyor. Sanırım konudan sapıyorum. 


Son dönemde youtube dan manşetli gömlek dikmeyi öğrendim (Daha doğrusu kapalı manşet nasıl yapılır). Ne demiştim yabancılar bu konuda gerçekten çok iyiler. Güzel anlatmışlar. Sanırım becerdim. Bir de siz göz atın.












Altına pantolon şarttı.Gömlek tek başına giyilmez ama değil mi?











Yelekle  de kombini tamamlamak şart oldu. Onu da dikeyim aradan çıksın dedim.









Sevgiyle kalın.

16 Ağustos 2015 Pazar

CHİNA DRESS

Bu elbisenin bir hikayesi var. Sanırım biraz zorlarsanız her kıyafete bir hikaye uydurabilirsiniz. Ama bunun gerçekten var. Eşimle ben çok uzun bir süre çıktık. Çıkmamızda bir enteresandı zaten.Tanıştığımızda kendisiyle ilgilendiğimi belirtmeme rağmen ret cevabı almıştım( Bu çok can acıtıcı, benim ego yerlerde).İnat ve sabrım sayesinde bir yıl sonra benden gelen baskılara dayanamayarak çıkmaya başladık. Amacım belli bir müddet çıkıp yerlerde olan egomu tamir edip kendisinden ayrılacağım. Fakat işler öyle pek de hesapladığımız gibi olmuyor.Üzerinde 6 yıl emek verdiğiniz adamdan bir müddet sonra evlenme teklifi bekliyorsunuz.Ama nerede ...En sonunda dayanamayarak kendilerini evden kovdum.Ben de bir bayanım beklentilerim var. Annem  evde kalacağım diye telaşa düşmüş.Teknik olarak kovulmayı hakketti.Sonuç sadece iki saat süren bir kovulma:))İki saat sonra kapıda ortak arkadaşımız Orhan'la birlikte kapıdan kafayı uzatmış içeriye gelmeyi bekliyor. Aldım maalesef .Hayat böyle akışında devam ederken bir gün toplantıda yan yana otururken bana doğru eğilip evlenelim dedi( Çok ama çok romantik:((( ). Ben bu fırsatları kaçıracak kadın mıyım; tabi ki evlenelim dedim.Alınan zor teklifi anında hayata geçirmek lazım. O zaman yaşadığımız yer küçük bir ilçe. Teknik olarak herkesi tanıyorsunuz.Toplantıdan sonra hemen aynı gün sağlık ocağına sağlık raporu almaya gittik.Arkasından belediye başkanıyla görüşerek ertesi sabah saat sekize nikah tarihimizi aldık. Sanırım kendi adıma sabahı çok zor ettim. Ve sabahın sekizinde belediye binasını biz açarak nikahımızı kıydırdık. Eee tabi burada bitmedi evlendiğimizi ailelere de haber vermek gerek. Gerekli telefon görüşmelerini yaparak ailelerimize evlendiğimizi söyledik.ve üç günlük nikah iznimizi alarak eşimin ailesinin yanına Ankara'ya gittik.Müjgan teyze (Benim kayın validem olur)dünya tatlısı bir kadın. Gerçekten öyle insan arada bir kayın validesiyle dalaşmak istiyor ama ne mümkün kadının gözlerinden sevgi akıyor.Çok sevindiğini hatırlıyorum. Teknik olarak beni Arıkan sülalesine takdim edecek( Sülale, Ankara'yı bilenler bilir Bahçeli Evler sosyetesi olur).Fakat ben o zamanlar İtfaiye meydanında ki bit pazarından giyinen bir kadınım. O sülaleye hiç uymaz. Müjgan teyze ve Başak( Kendisi eşimin kız kardeşi olur, on numara beş yıldız bir kızdır) Beni alışverişe götürdüler. Tabi o zamanlar AVM kültürü yok. İndik Kızılay'a giriyoruz mağazalara butiklere lakin ben de tık yok. Teknik olarak o zamanlar giyinmeyi de pek beceremiyorum. Şimdi de pek becerdiğim söylenemez.Benim gözüm Yüksel caddesinde ki bazaarlar da.Kadın iyi bir kadın,kayın valide olmayı da beceremiyor. Ben ne istersem yapıyor.Girdiğimiz yerlerden birinde işte ben bir china dress gördüm. Elbiseye vuruldum. Lakin elbise aralarda durmaktan rengi atmış, fermuarı bozulmuş. Öyle dökük aslında .Ama istiyorum yolu yok. Fiyatını sorduk o zaman gerçekten de fahiş bir fiyat söylediğini hatırlıyorum. Satıcıyla; elbise de yıpranmış, fermuarı da bozuk uygun bir fiyat söyle alalım dedik. Demez olaydık. Böyle sinirli bir mal sahibi görmedim. Bizi kovdu:(((.Lakin benim Aklım o elbise de inat ettim ertesi gün tekrar başka bir arkadaşla gidip, onu dükkana gönderdim. Maalesef elbise yok.Bir müddet sonra eşimin çocukluk arkadaşının eşi Çin büyük elçiliğinde kültür ateşe si ondan isteyelim dedik ama isteyemedik.( Malum o zamanlar internetten alışveriş de yok )Ve aradan geçen uzun yıllardan sonra kendi china dress imi kendim diktim.Çok isteyince oluyormuş.





























Sevgiyle kalın....

13 Ağustos 2015 Perşembe

SİYAHLA BEYAZ AŞKINA

12/08 Benim doğum günüm. Yani dün benim doğum günümdü. Biz ailecek doğum günü kutlamayı da bilmeyiz, nasıl ki bayramları beceremiyoruz; doğum günlerini de pek beceremiyoruz. Sadece çocukların kalbi kırılmasın diye doğum günlerinde onlara bir pasta alıp ailecek kutluyoruz. Anlıyacağınız pek tatsız bir aileyiz biz:((( Her neyse sevgili eşim doğum günüm için ne istediğimi sordu. Hep sorar çünkü ne alacağını bilemez.Çiçek alamaz çünkü bendeniz çiçekten anlamaz. Onlara bakamaz.Arkadaşlarımın evlerini süsleyen özel gün orkidelerine bakar iç geçiririm lakin benim elimde çiçekler solar. Evimize yeni taşındığımızda bir coşkuyla fesleğen almıştım. Renkler önemli ya kendilerine bir de sarı saksı. Fesleğen denilen güzelim çiçeği girişteki tuvalete güzel koksun aynı zamanda dekoratif olsun diye koyarsan iki gün dayanmaz. Dillerinden anlamak lazım. Ben pek anlaşamıyorum. Buket çiçek ise hiç olmaz onu vazoya koyacaksın. Evde bir kere vazo yok. Olmadı bir şeyin içine koy. O orada kuruyacak ve tozları dökülmeye başlayacak mümkün değil katlanamam. Azıcık obsesif karakterim buna müsaade etmez.Her neyse sonuç olarak bu sene bana doğum günü hediyesi alınmadı. Azıcık bozulmadım desem yalan olur ( çok bozuldum).Ha bu arada ben pasta da sevmem. Pasta hiç olmaz.Teknik olarak sakin bir doğun günü geçirirken kapı çaldı ve arkadaşlar ellerinde çiğ köfte doğum günü kutlamaya gelmişler. Lakin ben çiğ köftede sevmem. Ben de hiç bir şey sevmiyor muşum. Ben olsam kendime katlanamam vallahi. Ama güzel bir akşamdı çiğ köfteyle yeni yaşıma girdim. Arkadaşlarımın hatırlayıp gelmeleri bile sadece yeterliydi.Fakat kendilerine en kısa zamanda doğum günlerinde karşılık olarak kokoreç yaptırılıp gidilecek bu da buraya not olarak düşülsün .Gelelim asıl konuya eşim ve ben siyah ve beyaz gibiyiz. Hem fiziksel hem de karakter. O ne kadar sakin bir insansa ben o kadar heyecanlıyım. O ne kadar kontrollüyse ben o kadar sakarım.Birbirimize hem hiç benzemeyiz hem de çok benzeriz.Kesinlikle konudan sapıyorum doğum günü gecesine dönmem lazım. Gece iki de yattık. Ben kitaplığa gidip okumak için kitap aldım. Kapağını açtım ilk sayfada sevgili karıma Haziran 2015 yazıyor.Tekrar baktım ikinci el bir kitap mı diye . Hayır iki ay önce bana aldığı kitabı şans eseri doğum günümde elime almış ve okumaya başlamış oldum. Hiç ummadığım bir anda eşimden bana doğum günü hediyesi geldi. Çok sevindim. O kadar çok sevindim ki gözlerim doldu. Kadınlar tuhaf yaratıklar ufacık bir şey onları dünyanın en mutlu insanı yapabiliyor. 


Doğum günüm aşkına diktiğim kıyafetleri de sergilemeden olmaz.



Kalıbını kendim çıkardım. Fakat çözülmesi gereken çok problemleri var. Pek beceremedim ya da istediğim gibi olmadı.Azimliyim sorunlarını en kısa zamanda çözüp yeniden dikeceğim.








Kalıbı Burda Vintage sayısından arkadan kapalı yırtmaçlı. Güzel bir model ben sevdim. Dikmeyi düşünenlere tavsiye ederim


Bu da boydan fotoğraf olarak gelsin











 Ve son olarak bu da benim doğum günü hediyem. Sevgiyle kalın.

11 Ağustos 2015 Salı

MAVİ İYİDİR

Sanırım her şey ; bir bayram sabahı başladı...

Bayramlar güzeldir hakkını verebilene . Lakin biz ailecek bayramların hakkını veremiyoruz. Bunu şeker bayramının ilk gününün sabahında kapımızı çalan arkadaşlarımızı görünce anladım. Yataktan yeni kalkmış, üstümüzde pijamalarımız yola çıkacağımız için dağınık evimiz ile karşımızda arkadaşlarımız ve yanlarında ikizleri.Sanırım kapıyı açtığımda gözlerimde ki çapaklar hala duruyor olabilir. Bildiğiniz rezillik işte.

Arkadaşım Aylin Hanım; kendisine normalde hanım demiyorum tabi ki fakat o sabah ki görüntüsü ile hanım dememi hak ediyordu.Üzerinde mavi renkte bir sigara paça pantolon ve bu pantolonu tamamlayan beyaz bir bluz.Sarı uzun saçlarını at kuyruğu yapmış. Altına da lacivert sneakers giymiş. Bu kadar mı  güzel görünür bir insan. ( Lanet olsun gerçekten de çok güzel görünüyordu.)Oğlu ve eşine keten mavi gömlek ve lacivert pantolon giydirmiş. Kızına beyaz bluz ve mavi şort. Karşımda bayram sabahına uygun , günün anlam ve öneminin hakkını veren bir aile duruyor. Yüzüm de yalancı bir gülümseme, ( vallahi yalancı) içimde bir hasetlik... Çok güzel görünüyorlar. Bir de dönüp kendi halimize bir baktım. Tam bir sefillik.

Arkadaşım gerçekten güzel bir kadın fakat o sabah ayrı bir güzeldi. Ve ben o gün mavinin hastası oldum.Kendileri ile bayramlaşırken aklımdan tek geçen mavi kumaş almalıyım. Ve ben de mavi bir şeyler dikmeliyim. Ankara'ya gider gitmez Bursa Kumaş Pazarının yolunu tuttum ve önüme gelen mavi kumaşlardan aldım.

Sanırım Hasetlik o kadar da kötü bir şey değil bazen insanları üretken de yapabiliyor.

Ve gelelim asıl konuya ben maviyi çok sevdim. Sonuç olarak bunları diktim.



 Mavi gömlek; sanırım severek giyeceğim. İlgilenenler için kalıp Burda dergisi 2010 nisan ayına ait model yanlış hatırlamıyorsam 111 olabilir.





Mavi A pile etek kalıbını ben çıkardım. İlk defa böyle bir model etek giyeceğim. Sanırım sevdim.





Mavi ceket kalıp Burda dergisi 2015 Ağustos. Dikimi gerçekten kolay.Tek handikabı biraz kısa olması.Geç fark ettim. Bilseydim biraz daha uzun keserdim.





 Bu da boydan foto olarak gelsin. Büyük ihtimalle böyle takım olarak giymem.


Kalem etek; bu benim severek giydiğim model.





Bu mont ceketin kalıbı Burda dergisi 2010 nisan. Kumaş brokar. Bu modeli seviyorum.








Ve Mavi güzelmiş .Bana maviyi sevdiren arkadaşım Aylin'ede ayriyeten teşekkür ediyorum. Laf aramızda ona mavi daha çok yakışıyor. Gerçekten çok güzel bir kadın:)))Ne yapalım ben de olanla idare edeceğim artık.